Mesleki eğitim neden daha erken başlamalı? (1)
Şaka değil 30 milyona yakın öğrencimiz var.
Bu 150 ülkenin nüfusundan daha fazla.
Daha çarpıcı olan ise on milyonlarca diplomalı “işsiz”imiz ya da öğrenim gördüğü alanla hiç ilgisi olmayan işlerde çalışmak zorunda kalan gencimizin bulunuyor olması.
Gençlerimizi bol bol diploma sahibi yaptık ama iş sahibi yapamadık.
“Doktoralı işsizler” kavramı da muhtemelen sadece bize özgü.
Her ülke için en üst ve en değerli kalifiye araştırmacı durumunda olan bu gençlerimiz de maalesef “diploma sevdası”nın kurbanları arasında yer alıyorlar.
Diplomalı olmak elbette çok güzel ama sevdiğiniz bir alanda, çok iyi koşullarda çalışıyor olmak çok daha güzel, çok daha huzurlu ve çok daha sürdürülebilir!..
Diploma mı meslek mi?
Dünden bugüne çok şey değişti.
20, 30 yıl öncesine kadar diploma her şeydi.
O olmadan çaldığınız her kapı, adeta yüzünüze kapanıyordu.
Her diplomayı bir “altın bilezik” sandık, kâğıt parçası olmanın ötesine geçmediğini çok geç anladık.
Diploma konusunda siyasetçiler üzerinde yoğun baskı oluştu.
Onlar da her mahalleye bir okul, her kente de bir üniversite açtı.
Sonuç?
Tam bir diploma erozyonu!..
İşe göre diploma odaklı eğitim yapacağımıza, diplomalıya göre iş yaratmaya çalıştık, olmadı.
Ara insan gücünü ve usta / çırak geleneğini yok ettik.
Çocuklarımızı sınav odaklı eğitimin köleleri haline getirdik.
Spor ve resme ilgi duyanları, müziği ve estetik değerleri bir yaşam biçimi olarak kabul eden ya da farklı alanlarda kendini geliştirmek isteyenleri yok saydık.
Peki, alınan diplomalar bir işe yarıyor mu?
Kâğıt parçası olmanın ötesine geçiyor mu?
Gençlere bir yetkinlik ve iş kazandırıyor mu?
Elinde bir değil birkaç diploması olan, ben bu işin uzmanıyım diyebiliyor mu?..
Bu yüzdendir ki zorunlu eğitim çağındaki milyonlarca çocuğumuz ya eğitimini yarıda bıraktı ya da açık öğretime geçti.
Zorunlu eğitim çağındaki yüz binlercesi de ne okulda ne de herhangi bir işte çalışıyor!
Çocuk işçilik dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de olmaması gereken bir durum. Yasal olarak da zaten yasak ama gelinen nokta korkunç boyutlarda.
BM, AB gibi uluslararası kurumların öncelikle bu soruna çare üretmeleri ve yaptırımlar getirmeleri gerekir ama umurlarında bile değil.
Çare mi?
Çare siz, biz, hepimiziz.
Ne olur artık eğitimi ve çocuklarımızın, ülkemizin geleceğini ciddiye alalım.
Eğitim sistemini sil baştan yeniden dizayn etmek zorundayız.
Diplomanın yerini mesleki yeterlilik ve yetkinlik almalı.
En önemlisi de mesleki eğitime ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi olur!..
Mesleki kolejler
12 yıllık temel eğitim sonrası neredeyse tüm gençlerimizin önüne “en güçlü” seçenek olarak üniversiteyi koyduk.
Onlarda hangi liseden mezun olduklarına bakmaksızın dershanelere yöneldi.
O da yetmedi üniversiteli olmayı hayal olmaktan çıkarıp herkesin girebileceği hale getirdik.
Liselerin kalitesini artırarak mı? Tam tersine puan barajlarını sıfırlayarak.
Hem de “Mezun olduklarında kaçı iş bulabilir?” sorusuna zerre kadar kafa yormadan!..
Gelişmiş ülkelerin tamamında üniversiteye yönlendirilen öğrenci sayısı yüzde 30, 35’i geçmez. Diğerleri çok geniş bir yelpazede mesleki eğitime yönlendirilir.
İşte bu noktadan hareketle çocuklarımızın 3’te 2’sini ilgi ve yetenekleri doğrultusunda kolayca iş bulabilecekleri ve severek yapacakları mesleklere yönlendirmeliyiz.
Liseden sonra hele ki üniversite sınavlarının ve mezuniyetinin yarattığı hayal kırıklıkları sonrasında onları sil baştan yeni bir mesleğe yönlendirmek mümkün değil. İşte bu yüzden hem gençlerimizin hem ülkemizin hem de ekonominin menfaatlerini koruyacak, aileleri rahatlatacak yeni eğitim modelleri geliştirmek zorundayız.
Bu o kadar zor mu?
Kesinlikle hayır.
Minik dokunuşlarla mucizeler yaratılabilir.
Yeter ki bu konuya kafa yoralım, önemini herkese anlatalım ve çözüm arayışına girelim.
Gerisi kendiliğinden gelecektir.
Özetin özeti: Dünün meslekleri bir bir yok olurken diplomalı işsizler kervanına yenilerini ekleyemeyiz. İkinci 100 yılın ihtiyaçları, birinciden çok farklı!..